Hüznün Patolojik Hali: Kayıp Sonrası Yas
- Psk. Sebile Ecemnaz Kokal
- 18 Kas 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 10 Oca

Yas, temelde antropolojik bir konu iken; Freud'un "Yas ve Melankoli" adlı makalesi ile psikiyatri literatürüne girmiştir. Freud yası şu şekilde tanımlamıştır: "Yas, sevilen kişinin veya bazı değerlerin kaybı sonrası ortaya çıkan durumdur." Yas, sadece birey kaybı sonrasında değil, değer verilen ve yatırım yapılan her türlü nesnenin kaybıyla da oluşabilir (örn. eşyanın kaybolması, organ kayıpları ve sakatlanmalar, mal-varlık kaybı). Ancak psikolojinin araştırma alanına giren yas, işlev bozucu patolojik özelliklidir.
Kayıp sonrası yas; bilişsel, davranışsal, duygusal ve bedensel belirtilerle kendini gösterir. Belirtilerinin birbirine son derece yakın olmasından dolayı, depresyon ile birbirine karıştırılabilmektedir. Yas sürecindeki bir kişide bulunan "başkalarına güvenememe hissi" ve "kaybedilen kişiye duyulan özlem", yasın depresyondan ayrılan belirtileridir. Bu belirtilere ek olarak kişinin düşüncesinin içeriğinde ölen kişinin olması da, ayırt edici bir özelliktir. Yas sürecinde ortaya çıkan olumsuz belirtiler, zaman içerisinde uyumlanır ve kişi eski işlevselliğine geri döner. Gelişimsel kayıplar da, kayıp sonrası yasın konusudur. Örneğin; ergenliğe ve yaşlılığa başlangıç, andropoz ve menopoz. Bu kayıplarla nasıl başa çıktığımız ilerideki kayıplarla nasıl başa çıkacağımızı etkiler. Yas sürecinde ortaya çıkan olumsuz belirtiler 6 aydan 1 yıla kadar devam ederse "normal yas", 1-2+ yıl süre ile devam ederse "patolojik yas" olarak adlandırılır.
Kayıp ve yas süreçlerine verilen tepkiler, Elisabeth Kübler-Ross tarafından geliştirilen "Kübler-Ross Modeli" ile açıklanmıştır. Model, başlangıçta ölümcül bir hastalık tanısı alan bireylerin bu duruma verdikleri psikolojik tepkileri tanımlamak amacıyla geliştirilmiş olsa da, daha sonra kayıp sonrası yas süreçlerinde de benzer bir sıralamanın izlendiği gözlemlenmiştir. Bu model, bireylerin yas sürecinde geçirdiği beş aşamayı tanımlar: İnkar, Öfke, Pazarlık, Depresyon ve Kabullenme.
İnkar aşamasında birey, kaybın gerçekliğini reddederek bir tür şok içinde olabilir; bu aşamada sevilen kişinin ölümünü kabul etmekte zorlanır ve genellikle bu gerçeği inkâr eder. Öfke aşaması, kayıp karşısında bireyin kendisine, çevresine ya da daha büyük bir güce yönelttiği kızgınlık duygularıyla karakterizedir; bu aşamada sıkça "Neden ben?" sorusu gündeme gelir. Pazarlık aşamasında birey, kaybın etkilerini azaltmak amacıyla genellikle doktorlar veya manevi otoritelerle konuşarak bir tür uzlaşma arayışı içine girer. Depresyon aşaması, kaybın geri döndürülemez olduğunu anlama ile ortaya çıkan yoğun üzüntü ve çaresizlik duygularını içerir. Kabullenme aşamasında ise birey, kaybın kaçınılmazlığını kabul ederek bir tür içsel dinginlik ya da "sessiz bekleyiş" evresine ulaşır. Bu süreç, her birey için farklı hızlarda ve sıralamalarda ilerleyebilir. Aşamalar arasında geri dönüşler yaşanabileceği gibi, bazı bireyler tüm aşamalardan geçmeyebilir. Örneğin, kabullenme aşamasına ulaşan bir bireyin yeniden depresyon aşamasına döndüğü durumlar sıkça rapor edilmiştir. Kübler-Ross Modeli, kayıp ve yas süreçlerinin doğasını anlamada rehber bir çerçeve sunmakla birlikte, bireysel farklılıkların önemini göz ardı etmemek gerekmektedir.
Yastaki her 5 kişiden 1'ı bu yas sürecini sağlıklı bir biçimde yönetemiyor ve "Komplike yas" ortaya çıkıyor. Kişi, yaşama uyum sağlayamaz hale geliyor, ölen kişi ile ilgili aşırı zihinsel meşguliyeti oluyor. Ölümü hatırlatan şeylerden kaçamama ve ölen kişinin eşyalarını atamama durumları ile mücadele etmeye çalışıyor. Bazı psikologlar patolojik yası depresyondan çok travma sonrası stres bozukluğuna benzetmektedirler. Komplike yas tedavi edilmemesi, intihar ve/veya psikolojik bozukluklara (örn. depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları) davetiye çıkarabilmektedir.
Komplike yas gelişimini yordayan faktörler, 3 başlık altında incelenebilir: Kaybedilen kişi ile ilgili olan faktörler, kayba ilişkin faktörler, yası yaşayan kişiye ilişkin faktörler. Kaybedilen kişi ile ilgili olan faktörler; ambivalan duyguların olması (olumlu ve olumsuz duyguların aynı anda yaşanması), kaybedilen kişiye ifade edilmemiş duyguların olması, ölen kişiye bağlılık (en fazla evlat ve eş kaybı), anne olmak. Kayba ilişkin faktörler; ani ölümler, genç ölümler, travmatik ölümler, intihar, "kayıp mı, ölü mü?" ikilemi, uzun süreli bakım verenin ölmesi, aileden bir kişinin kaybı, kürtaj, düşük yapma, evlatlık verme, idam. Yası yaşayan kişiye ilişkin faktörler; hali hazırda patolojiye sahip olmak, kişilik özellikleri, sosyal faktörler (ileri yaş, düşük eğitim vb.), stigmasyon (intihar eden kişinin ailesi olmak), as sosyal destek, dini faktörler (dini inançlar kayba uyumu kolaylaştırıyor), kadın olmak, genç olmak.
Kayıp sonrası yasın tedavisinde, "Tekrardan Yaslandırma Terapisi" uygulanır ve bu terapi yönteminde kaçınmayı ortadan kaldırma ve yası kişiye tekrardan yaşatarak, bu sürece sağlıklı bir şekilde alışmasını sağlamak hedeflenir (Emotional Processing).