top of page
Yazı: Blog2_Post

Bilişsel (Kognitif) Terapiler: Albert Ellis ve Aaron T. Beck

  • Yazarın fotoğrafı: Psk. Sebile Ecemnaz Kokal
    Psk. Sebile Ecemnaz Kokal
  • 17 May 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 7 Oca



Davranışçı kuram, 1960'lı yıllara kadar popüler olan Psikanalitik terapilerden daha etkili bir teknik olarak karşımıza çıkmıştı. Ancak davranışçı kuramın da bazı psikopatolojileri açıklamadaki yetersizliği, yeni bir terapi yönteminin doğmasına zemin hazırlamıştır: Bilişsel terapiler. Bilgisayar, bilgi işleme teknolojisinin (yapay zeka vb.) gelişmesine yardımcı olarak bu alana oldukça katkı sağlamış ve zihinsel süreçlerin açıklanmasına da yardımcı olmuştur. Bilişsel modeli, davranışçı modelden ayıran özellik ise; bilişsel kuramın davranışı, davranışçı kuramın ilgilendiği "uyaran-tepki (stimulus-response)" arasındaki ilişkiye ek olarak bu iki değişkeni arasına zihinsel süreci de dahil edilerek incelemesidir.


Bilişsel kuramın kurucusu olarak kabul edilen Aaron T. Beck, bu terapi yöntemini ortaya çıkarırken depresyon vakaları ile çalışmıştır. Psikanalitik kuram, depresyonun "kendine yönelik öfkeden" kaynaklandığını açıklarken Aaron T. Beck, depresyonun altında "akılcı olmayan inançların" yattığını söylemiştir (Ben kusurlu, hatalı, beceriksiz biriyim ve sevilmem). Dolayısıyla Bilişsel terapilerde, hastaya psikolojik rahatsızlıkları ile ilgili karşı iç görü kazandırmaktan çok; kişi, sahip olduğu zihinsel çarpıtmaların ve "olumsuz otomatik düşüncelerin" çözümlenmesi yolu ile tedavi edilmeye çalışılır. Kuram geliştirildikçe "inançlar" ve "şemaların", olumsuz otomatik düşünceleri etkilediği savunulmuştur. Örneğin; annesi ile kavga eden bir çocuğun annesinin onu sevdiğini düşünmesinin olası olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla nesnel durumlar, bilişsel yapılar nedeniyle çarpıtılmış olur. Bu kavramları farkındalıklık açısından hiyerarşik bir düzende: otomatik düşünceler (en yüzeyde) - inançlar - şemalar (en derinde) olarak sıralanabilir.


Aaron T. Beck ile birlikte Bilişsel terapi kuramı için çalışmalar yürüten bir başka isim ise Albert Ellis'tir. Ellis, Beck ile birlikte duygu ve davranışın belirlenmesinde düşünce (!), kural, inanç ve tutumların önemli olduğunu savunmuştur. Dolayısıyla; Beck ve Ellis, düşüncenin olumlu olması takdirde davranışın da olumlu olacağını söylemişlerdir. Psikanalitik kuramın savunduğu iç görü kazanmanın değişim için yetersiz kalacağına, davranışın değişmesi için "olayı yorumlama biçiminin değiştirilmesinin" gerekliliğine de değinmişlerdir. Bir başka deyişle bilişsel modelin mottosu: "Bir olayı yorumlama biçimimiz bizi biz yapar."dır. Danışanın olayı yorumlama biçimini değiştirmesi için terapide terapiste önemli görevler düşmektedir. Bilişsel-davranışçı ekolle çalışan terapist, terapi sırasında son derece aktif ve mücadelecidir. Aynı zamanda terapist, sorduğu sorular ile danışanın üzerine giderek danışanın konu ile ilgili sahip olduğu bakış açısının keskinliğini azaltmaya çalışır ve yeni bakış açıları kazandırmak için çabalar.


Köklü bir değişim hedefleniyorsa Bilişsel terapilerde, çocuklukta oluşan ve zihinde gizlenmiş olan şemalar üzerinde çalışılmalıdır ve sağlıksız olan şemaların, sağlıklı olan şemalara dönüştürülmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Dolayısıyla bilişsel model, psikanalitik teknikle dirsek temasında çalışır. Edinilen bilgi, bireye özgü şemalarda yorumlanır. Ancak şemalar göz ardı edilerek yalnızca otomatik düşünceler üzerinde çalışılan bir terapide değişim oldukça yüzeysel olarak kalacaktır ve ileride rahatsızlığın nüks etme olasılığı artacaktır. Dolayısıyla Bilişsel terapilerde değişim, şemalar ve otomatik düşünceler üzerinde yapılan çalışmaların birlikte yürütülmesi ile gerçekleşir. Bu terapi türü kapsamında çalışılan bir başka konu "bilişsel çarpıtmalar"dır.


Kişinin sahip olduğu şemaya uygun olarak farklılaşan bu çarpıtmalara örnekler: İkili düşünme / "Ya hep ya hiç" düşünce tarzı (Başkaları beni ya sever ya nefret ederler.), Kişiselleştirme (Bu projenin başarısız olması benim hatamdı.), Aşırı genelleme (Ben hiçbir yere ödüm patlamadan gidemem.), Felaketleştirme (Kalbim hızla çarpıyor, kalp krizi geçiriyor olabilirim.), Seçici soyutlama (Beni dört gündür tenise çağırmıyor, demek ki benimle artık arkadaş olmak istemiyor.), Gerçekçi olmayan beklentiler (Herkesin beni sevmesi gerekir yoksa mutlu olamam.), Benlikle ilgili temel inançlar (Kötü şeyler oldu çünkü ben sevilmeyen ve zor bir insanım, bu hep böyle olacak.).


Bilişsel model çerçevesinde gerçekleştirilen terapilerde kullanılan yöntemler şu şekilde sıralanabilir: Şemaların gerçekçiliği sınanır, araştırılır; bilişsel çarpıtmalar üzerinde çalışılır; sağlıksız şemalar sağlıklılaştırılır (Bazen başarılı, bazen başarısızım); otomatik düşüncelerin farkındalığı; olay hakkındaki düşünce alternatiflerinin araştırılması; anlatılan olaylardan ortak tema çıkarılarak bu temalar üzerindeki çalışmaların yoğunlaştırılması.


Son olarak Bilişsel modelin güçlü yönlerine değinmek isterim. Bilişsel terapi sayesinde danışan-terapist arasında kurulan terapötik ilişki (ittifak), terapide kullanılan tekniklerden daha önemli bir hale gelmiştir. Bu terapi modelinin; kanıta dayalı tüm verileri değerlendirmeye açık olması ve üzerinde en fazla araştırma yapılan psikoterapi tekniği olması da, bilişsel kuramın teknik gücünü arttıran en önemli özellikler olarak kabul edilir.

bottom of page